Sunday, December 26, 2010

Sonisphere 2010 Türkiye-4(bölüm İstanbul 4.gün-Festivalin 3. günü)


  Her ne kadar eskisi kadar Metallica ve Megadeth e heyecan duymasamda benim şarkı haznemin % 50 sine sahip gruplardı. Yıllarca gece gündüz dinlerken sıkılmıştım sanırım ama dünkü yorgunluğun üstüne sabah 9 gibi kalkıp yola çıktım. 10 gibi stadın ordaydım. Bu arada o gün LYS bilmem kaç oluyordu. ben İnönü ye doğru giderken İTÜ nün önünde çocuklarını bekleyenler, dua edenleri görünce ne kadar şanslı olduğumu anladım. Stada ulaştığımda ise şok geçirdim. Sabahın 10 unda inanılmaz bir sıra vardı. Orada uyuyanlar bile vardı. Hava o güne kadarki en sıcak havaydı. yine önlere bir yere kaynak yaptık. Başka bir yerde bekleyen bir grubuda görevliler bizim olduğumuz yere kaynağa alınca hareket etmekte zorlanılacak bir kalabalık oldu. 3 günün yorgunluğu dizlerime çökmüştü ancak oturabilmek mümkün değildi.

 Hava inanılmaz sıcaktı. Ama sucular imdadımıza yetişti. BİM de tanesi 20 kuruşa satılan suları 1 tl ye satıyorlardı. Buz gibilerdi. Tabi suları alan içmiyordu. Havaya saçıyordu. İnanılmaz bir serinlik sağlıyordu bize. Mağduriyetimizi fırsata dönüştüren sucuları saygıyla anıyorum. Girişimcilik bu olsa gerek.

  Saat 1 e kadar ayakta bekledik o sıkışıklıkta. ilk kapılar açıldığında koşu yarışı başladı. Esas kapının önüne en hızlı varan altın madalya alacaktı sanki. Koştuk oradada tıklım tıklım bekledik. 14-15 yaşındaki ergenler durumdan keyif alırken bizim sinirlerimiz iyiden iyiye gerilmişti. oradada 20 dk lık bir beklemeden sonra Big 4 için sahadaydık. ama nasıl olduğunu anlamadım önler dolmuştu zaten. Zar zor demirlere yakın bir yerden yer bulduk. Ama orda durdukça kafayı yemek üzereydim. O sıkışıklık öldürecekti bizi. Dayanamıyordum artık. Ondan sonra saha içindekilerin illegal yollarla sahne önüne geçme olayları başladı. Benim arkadaş bileklik bulmak için ayrıldı. onuda beceremedik. O sıcakta o bunalımda delirmek üzereyidm. Yemişim Big 4 u dedim. tam Anthrax çıktığında o güzelim yerimi terkedip çıktım. Sinirlerimiz yatışana kadar arkadaşla en arkada oturduk. O yüzden Anthrax benim için yok gibi bir şeydi. Anthrax ı dinleyemediğim için üzgünüm. Ama ben Big 4 un Big 3 lisi için gelmiştim. Sonra orta yaşlı metalcilerin arasına gittik. 3 gündür ergenlerden uzak bir ortama girmiştim. Accayip mutluydum.

  Derken Megadeth çıktı. Mustaine i zorda olsa görebiliyordum. David Ellefson ın da bass a geri dönmesiyle Megadeth beni daha çok heyecanlandırmıştı."Mustaine is God". Mustaine sahneye çıktı. sırf görüntüsü yetti. 3 gündür siyah görmekten içi kararan ben sahnede beyaz gömlekli koyu renk kotlu bir adam görüyordum. Mustaine farkı bu olmalıydı.Zaten festivalden sonra kendime hemen beyaz bir gömlek ve koyu renk kot almıştım :) Bu arada Megadeth ses teknisyenlerinin akrabalarını ve kendilerini saygıyla anıyorum. O kadar rezil bir ses tonu vardıki, ses gelmiyordu. Bir ara bıraktılar zaten çalmayı tekrar ses ayarı yapıldı. Megadeth i mutlu edemedik o yüzden. Ama Megadeth'i, Mustaine'i gördüğüme o kadar mutluydumki hepsinin ötesine geçti bu. Ben görmedm ama şovları bittiğinde Mustaine amfiyi tekmelemiş. Haklı adam. Yine kendi kaydım olan Megadeth ten bir video gelsin.







  Megadeth bir rüzgar gibi geçtikten sonra sıra Slayer'a gelmişti. Orta yaşlı metalcilerle muhabbet koyulaşmıştı. günün tüm sıkıntısı gidiyordu üstümüzden ancak susuzluk baş göstermişti. Slayer dan sonra alırız dedik. Slayer çıktı. Slayer elemanları benim için bireysel olarak en beğendiğim adamlardan. Süper ses tonu ve pervane gibi kafasıyla Tom Araya, kesinlikle olmak istediğim bir vücut ve tip yapısı olan Kerry King, ve insan olmayan cidden ama normal bir insan bu kadar hızlı olamaz dediğim Dave Lombardo. Kerry King ve Dave lombardoyu yan yana göreceksin deseler güler geçerdim. Ama oradalardı işte. Lombardo orada dıbıdıbılarıyla bizi uçuruyordu. Millet Slayer da pogo yapmaya gelmişti ancak görevliler müsade etmiyordu. İzleyicilere büyük bir ayıptı bence.

  Slayer ı da atlattıktan sonra Metallica için geri sayım başlamıştı. Susuzluktan ölüyorduk. Su içmeye sahanın kenarındaki standlara gittik. Bizim olduğumuz yerdeki standlarda su bitti dediler. Sahanın diğer tarafına geçtik. Ancak zor oldu. saha tamamen doluydu ve oturan insanların arasından geçmek hiç kolay bir iş değildi. Zorla geçtik karşı tarafa tam ulaştık, yine su bitti demezlermi. Arkadan sürekli ittiriyorlardı, sinirler zaten gergindi, hiç beklemediğim bir arkadaşım patladı, standakkilere sıradakilere küfürler etmeye başladı çıktı gitti. O gitti su geldi :) Suyumuzuda içtik yerimize zor da olsa döndük. Metallica saati yaklaşıyordu.

  Ekranlarda Good, Bad, Ugly den görüntülerle Enno Morricone'nin eşsiz eseri, bir Metallica klasiği haline gelmiş olan Ecstasy of Gold çalmaya başladı. Saniyeler kalmıştı Metallicanın çıkmasına. Stat tıklım tıklımdı. Ve sahnede müzik dünyasının en büyük gruplarından biri yerini almıştı. Deyim yerindeyse eşsiz bir performans ortaya koydular. Seyirci hiç beklemediğim kadar iyi çıktı. Çünkü sırada ve etrafımda, Metallicanın 5 şarkısını bilipte oraya gelen bir sürü ergen liseli vardı. Ona rağmen seyirci inanılmazdı. Her şarkısına bağıra bağıra eşlik ettik. Zaten konserden sonra bizi çok beğendikleri, hatta en iyi seyirci olduğumuzu(konsere gelmeyen tüm arkadaşlarım"tabi öyle diyecekler, herkese öyle diyorlardır zaten"dese de orada olan herkes adamların samimi olduğuna hemfikirdi),  en kısa zamanda yine geleceklerini söyleyip bitirdiler. Metallicayı kısa kestim. Festivalin Manowar la beraber en iyi performansı sergilediler ancak nedense anlatamıyorum. Yaşamak lazımdı deyip kısa kesiyor.

 Kimin çektiğini bilmediğim, internetten bulduğum Metallica setlisti bu. Resmini görmek bile heyecanlandırıyor. Setlistte şarkıların yazılış şekline bakınca ne kadar kafa insanlar olduğu görülüyor.

  Şarzım yetmediği için tek kayıt alabildim. Bu da ortamı az bir şey özetlemeye yetiyordur heralde.

 Festival bitmişti. Üzerime bilinmez bir mutluluk ve huzur çökmüştü. Metallica da bittikten sonra arkadaşa "Olum şimdi gidip ölelim bari bu sefer yapacak hiç bir şey kalmadı." dedim. Alttaki resim bence tüm duygularımızı anlatıyordur.


 3 günlük metal haccımızı tamamlamıştık. Sonisphere 2011 de görüşmek üzere diyip yazı dizimi noktalıyorum.

0 yorum:

Post a Comment

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More

 
Powered by Blogger